27.4.12

Takım arkadaşları arıyorum.

Selam soyu tükenmekte olan eşsiz, benzersiz, tatlı ve minnoş pandalarım, sanırım hepimiz postlarımızı çıkardık ve kısa kollularımızı giymeye başladık. Malumunuz lömbür lömbür, bıngıl bıngıl kilolarımız da hayata bizden önce merhaba dedi. Sizinkileri bilmem ama açıkçası benimkiler çok utanmaz, arlanmaz. Ne edep biliyorlar ne adap. Göbeğimdekilere "Çıkmayın kuzum gökdeleni herkesin içinde" diyorum anlamıyorlar, Yan simitlere "Pörtlemeyin tatlım düşük bel kotların üstlerine" diyorum bana mısın demiyorlar. Eğer siz sizinkileri eğitebildiyseniz öneride bulunmak için beni şu numaradan araya.... Şaka şaka.

Şimdi kimseye hakaret etmemek adına insan olmadığımı kabul ederek başlamak istiyorum bu yazıya. Ben insansam günde 2 öğün salata yiyenler ne? Ben insansam sabah akşam spor yapanlar ne? Ben insansam günde 100 mekik çekenler ne? Ben insansam kahvaltıda bir kibrit boyutu büyüklüğünde peynir yiyenler ne? Konu yemek olunca insanlığımdan çıkıyorum tatlı su balıklarım. Ben ki soğan sevgimden dolayı yemek masasındaki her bir insana soğan yedirmiş insanım, ben ki sabah kahvaltısında ertesi akşamki yemeği düşünüp mutlu olan bir insanım, ben ki sevgilisiyle "niye kuru fasulyeciye götürmüyorsun beni yea" diye kavga eden bir insanım, ben ki 9 yaşındayken bir öğünde bir ekmeği bitiren bir bacaksızım, bir de boğa burcu olduğumu söylememe gerek yok sanırım. Bir de bu kadar yemek yememe ve kıçımın sağ ve sol löpünü kımıldatmamama rağmen
allah vergisi metabolizmam sayesinde Harry Potter'daki Hagrid gibi değilim şükürler olsun kü.

Bir adet Semra Özal gerdanım, Trump Towers'a kafa tutan göbeğim ve denize atsan boğulmayacağımın garantisi olan yan simitlerimle dünya üzerindeki yerimi aldım. Diğer üzuvlarıma bok atmak istemiyorum, onlar normal.  Ben elma vücut tipli bir Leah'yım yavruşkalar. Bacaklar ince, popo tepsi gibi. Göbekten itibaren tüm yukarısı evlere şenlik. Kilo alıp verme olayım çok zor. 17 yaşımdan 23 yaşıma yani şu ana kadar hep 56-65 arası oldum. Şu an 65'e avcının avına yaklaştığı gibi soldan yaklaşıyorum.

Baharın getirdiği yorgunlukla beraber en yakın arkadaşım çiçek desenli yastık kılıfımın çevrelediği yumuş yastığım oldu. Kucağıma da Muzo'yu (netbookum) verirseniz yemeğimi de önüme koyarsanız mirimiri moromoro yaparım size. Geçen gün annem geldi, ona yaptım mesela. Ama anladım ki gittiğim yol yol değil. Git gide dönüşü çok zor olan bir yere doğru yol alıyorum. Mesela beni kandırmak da çok kolay. Yolda tanımadığım birisi yemek gösterse "gel pisi pisi" dese onunla sonsuza doğru ilerlerim. Artık başıma gelebilecekleri sizin hayal gücünüze bırakıyorum. (lütfen çok acı çektirmeyin.)

Yani aslında size koca bir yazı boyunca anlatmak istediğim şey şuydu canlarım: Belediyenin parklara koymuş olduğu spor aletlerinde benimle birlikte ter akıtacak takım arkadaşları arıyorum. Müracatlarınızı yorum halinde yaparsanız sevinirim (bir de hangi pasta ve börek yapımı konusunda söz sahibi olduğunuzu da ekleyin lütfen.)

Hedef 2023. Şaka şaka. Şekil A'nın 2 katı olsak yeter.

18.4.12

Bana bir kız lazım.

Bu sabah tüm homurtumla kalktım. Tüm dünyaya meydan okuyan sabah ereksiyonumla tuvalete koşturdum. Sanırım enfes bir rüya görmüştüm. Gittim bir süre gözlerim kapalı bir şekilde işedim. Sonra suratıma su çarptım. Havlu denen şey vardı ama gereksizdi, o yüzden yüzümü t-shirtüme sildim. Hemen ardından özenle odama gittim ve eşofman altımı özenle ters bir şekilde bulunduğum yere atar gibi yaptım ama sağ ayağımdan çıkarırken çok salladım sanırım odanın bir köşesine gitti, t-shirtümü de basket topu yapıp odanın öbür köşesine attım. Dolabımı açtım ve jilet gibi gömleklerim bana merhaba dediler. Giydim tekini, bir de pantolon. Tamamdır. Sonra var gücümle seslendim "ANNEEAĞ"

Tüm sevecenliğiyle odama gelen annem havasızlıktan ölmüş ve gömeni olmayan odama geldi. Tüm cıvıltısıyla "günaydın oğluşum" dedi. "ne yicem ben" dedim. O bu sırada perdeleri ve pencereyi açıyordu. N.Ş.A (normal şartlar altında) bunu babama desem "bok ye ipnenin evladı" yanıtını alır hatta bir fiske de kafama yerdim ama sonuçta bu soruyu anneme soruyordum. "Ne yemek istersin benim mühendis oğlumm" deyince bana, anne kontenjanından dibine kadar faydalanmanın sefasını sürdüm. "Kafana göre takıl ya" dedim. Çıstak çıstak terlikleriyle mutfağa seyirtti.

Annemin beni çılgınlar gibi şımartmasından hiç sıkılmamıştım ama içten içe de biliyordum: Elin kızı beni annem gibi karşılıksız sever miydi? Yere apıştırdığım eşofmanlarımı yerden kaldırır, onu normal bir eşofman formuna sokar, hemen ardından dürer katlar mıydı? Dahası tüm pervasızlığıma her daim gülümser ve bana şefkatle yaklaşır mıydı? Bana hizmette sınır yoktur anlayışını benimsemiş bir kız lazımdı. Hem çalışacak hem eve gelecek evin işini yapacak, benim sevdiğim yemekleri bilecek ve onları annem gibi pişirecek, çok sevdiği halde dereotunu sırf ben sevmiyorum diye dereotlu peynirli poğaçaya koymayacak ve poğaçayı sırf bu yüzden boynu bükük bir şekilde peynirli yapacak, eğer koyarsa benim onun tüm uğraşlarını hiçe sayarak ağzına sıçacağımı bilecek, ben işten gelince götümü yaydığım yerin önüne çayımı, meyvemi koyacak, sonra sabahtan akşama kadar it gibi koşturmamış gibi gece yatağımıza yatınca çatır çatır benimle sevişecek, hayır kelimesini lügatında barındırmayan, nazsız, kaprissiz, harbi bir kız.

Sucuklu yumurtanın kokusu odama doğru akarken telefonuma baktım. "Benimle hiç ilgilenmiyosuuaaan" "Uyudun mu" "Niye cevap vermiyosun" "Şşştt" mesajlarını art arda gördüm. Hiç görmemiş gibi yaptım. Bu kız gerizekalı mıydı neydi amına koyim. Annemin yanına mutfağa gittim.Bir güzel kahvaltımı yaptım. Kahvaltı masasının m'sini toparlamadan bir hışım banyoya dişlerimi fırçalamaya gittim. Isladığım avcumla saçlarıma saniyenin onda biri kadar sürede şekil verdim. Parfümümü sıktım ve dışarı çıktım.

Durağa doğru yürüdüm. Bizim zamanımızdaki liseli kızlarla şimdiki liseli kızları kıyaslayınca "ulan keşke şimdi okusaymışız liseyi." dedim kendi kendime. Önceden etekleri biraz açılsın diye bekler dururduk, şimdi hiç etek giymiyorlar amına koyim. Daha sonra cüretkar ablalarımıza bakıp gözlerimi gün ışığına ayarladım. Otobüse bindiğimde boş bir yer buldum, ama hemen ardından tüm heybetiyle üstüme doğru gelen pamuk teyzeye yer verdim. Birkaç durak sonrasında boş bir yer buldum, oturduğumda ağzım açık uyumuşum. Allahtan iş yerinin durağı kaçırmadım amk. İndikten sonra telefona bi tekrar baktım. "Seninle ilgilenmemek mümkün mü canım, uyuyakalmışım ;)" yazdım yolladım.

----

Bu da zor hayatlardan biri değil mi beş karbonlu riboz şekerlerim? Dua edelim de hepiciği aradıkları kızı bulsunlar! 

2.4.12

İstinye Park mı Kanyon mu işte tüm mesele bu.

Merhaba, ismim Selvinaz. 27 yaşındayım. Zayıf, çıtı pıtı bir şeyim. Vaktimi genellikle acaba bugün nereye gitsem diye düşünerek, kahvemi nerede içsem diye düşünerek, hangi kıyafeti giysem diye düşünerek harcarım. Gördüğünüz gibi sürekli düşünen biriyim. Elimden ayfon fores'imi düşürmem. Kahvemi içmeden önce kuaföre giderim. Kredi kartıyla ödememi yaparım. Çalışmadığımı söylemiş miydim? Kocişim çalışıyor. Ondan hiç para almıyorum, kredi kartını alıyorum. Ay ne tatlı.

Kocişimi bulmak için çok çaba harcadım inanın. Onların bulunduğu ortama girebilmek için pürüzsüz bebek popomu yırttım diyebilirim. Kişisel bakımıma, saçıma başıma, cilveme çok özen gösterdiğim için hemen babası zengin kendisi aptalgillerden birine ağımı attım. Ama çok tatlıdır kocişim merak etmeyin. Onu tavlamak için bir iki tane adını bile zor söylediğim yemeklerden öğrendim, onun ilgi alanlarını öğrendim azmedip o ilgi alanlarının kitaplarını aldım okudum, sonra onunla yattığımız gecenin sabahında o uyanmadan usulca banyoya girip hafif makyajımı yaptım, dişlerimi fırçaladım, saçımı taradım, uyandığında bebekmişim gibi bana sarılmasını o oscar ödüllük gülümsememle izledim. Aslında inanın çok zor şeyler yaptım. Sürekli bakımlı ol, sürekli güzel giyin, sürekli güzel şeyler söyle, sürekli onu iste, hiç hayır deme falan, inanın çok gerildiğim anlar oldu. Ama zengin kocaya ağ atmak o kadar kolay değildi, bunu biliyordum, azmettim. Hep gülümsedim hep.

Biz evleneli 1 yıl oldu. Onun zengin kız arkadaşlarıyla buluşuyorum. Hiçbir şey yapmıyoruz. İstinye Park'a gidiyoruz, oradan sıkılırsak Kanyon'a geçiyoruz bla bla. Konuştuğumuz şeyler çok belirli, genelde magazinel şeyler, işte kim ne giymiş falan. Pişti olmak istemiyoruz, bu konuda ufkumuzu çok genişletiyoruz. İnanın çok zor. Geçen gün  Aslı da benim kemerimden takmış, yer yarılsa da yerin dibine geçsem diye düşündüm. Kocişimin yıl dönümünde bana aldığı biemdabılyuma binip oradan uzaklaştım. Sinirimi yatıştırmak için de gittim kendime bir ayakkabı aldım. Yalnız sonradan öğrendiğim kadarıyla ayağıma giydiğim şey köle gibi çalışan bir işçinin bir aylık maaşının 3 katı falanmış. 4 de olabilir bilmiyorum Matematiğim iyi değildir.

Geçen gün çok zor bir kararla karşı karşıya kaldım, stres oldum. Acaba o yeni sezon çantanın hardal rengini mi alsam yoksa mercan rengini mi diye düşüne düşüne bi kal geldi bana. Umarım beni anlıyorsunuzdur. Çok zor bir seçim bu yahu. Dolayısıyla gittim ikisini de aldım. Kocişimin kredi kartı sınırsız limitli. Sınırlarını zorlayamıyorum o yüzden. Tadında bırakıyorum.

Ben bir ara çalıştım aslında. Hatta kocişimle tanıştığımızda çalışıyordum, ev kızı olsam asla bana bakmazdı zaten kocişim. Sonra yavaş yavaş ona ağlarımı atarken iş yerindeki sorunlarımı da beraberinde getirdim ağlarımın yanında, o dayanamadı "çalışma ben sana bakarım yea" dedi şakacıktan, ben ciddiye aldım onu. Biliyorum ki her şakanın altında bi gerçek çırılçıplak yatıyordur yani, bu hep böyledir. İşte öyle öyle hayata pardon kocişime sıkı sıkı tutundum, hiç bırakmadım onu. O beni bırakana kadar da hep tutunucam. Ben bırakmam onu merak etmeyin. Bulmuşum böyle enayiyi pardon tontişi bırakır mıyım hiç. Hiç şüpheniz olmasın yani. Asla katiyen.

Ama çalışmadan olmuyor sugarlarım. Ben şahsen bizzat kendim çalışmaya başladım daha yeni. Moda blogu açtım. Artık bir bloggerım. Geçen gün bir çanta aldım fotosounu çektim koydum. Feyk dediler inanabiliyo musunuz. Feyk ne ya ay paçoz dedim sen benim bindiğim biemdabılyumu görmüyo musun yaaani. Görgüsüz görgüsüz, saygısız saygısız insan dolu bloglar. Neyse ki yarın gitmem gereken bir event var. Şimdi üzülüp yarın aralarına girmeye çalıştığım moda bloggerlarının yanında sönük kalamam. Bu aralar eventten evente koşuyorum, yorgunluktan deli divane oldum o derece. 

Neyse, çok yazdım. Birazdan kocişim gelicek. Giyinip karşıliyim de kapı önünde fotograflarımı çeksin. Evimiz dubleks ya, tam merdivenlerin orda poz veriyorum çok hoş oluyor. Hihihihihi.

Açıkçası ben Leah kişisi olarak bu yoğun tempoya dayanamaz şuracıkta can verirdim herhalde. Ama böyle hayatlar da var gibi gibi bence ha ne dersiniz? Öpcükler Liya.